IRMAK’larımız Tek Tek Kurutulurken...
Ülkemizden bahsederken; medeniyetlerin beşiği oluşundan, ilk uygar toplumların burada ortaya çıktığından, insanlık tarihinin bu topraklarda aydınlanmaya başladığında söz ederiz ve bununla da sürekli gururlanırız. Bazı olgulara hem gerçekçi hem de duygusal bakmakta fayda görmekteyim. Medeniyetler ülkesi dediğimiz bu coğrafyada son yıllarda yaşanan insanlık dışı olaylara baktığımızda, kimse kızmasın ama, hiç de medeni bir ülkede yaşadığımızı söyleyemeyiz.
Bakın daha birkaç gün önce kaybolan minik Irmak, bir medeniyet mirasçımız tarafından vahşi şekilde katlediliyor ve dahası belki de dilim varmıyor ama daha kötü şeyler de yapmış oluyor bu kızcağıza. Toplum olarak ne kadar da vahşileştik, ne kadar da insanlığımızdan çıktık. Bakınız bir genelleme yapmak durumunda kalarak toplum diyorum. Çünkü son zamanlarda ülkemizin neredeyse bütün illerinde birbirinden iğrenç vahşet haberlerini almaya devam ediyoruz. Birkaç ay önce Gaziantep’te yaşanan ve herkesin kanını donduran olayı hatırlayınız lütfen. Henüz 9 aylık olan bir kıza yapılan tecavüzden sonra, bu bebeğin ölmesini hatırlayınız lütfen. Kayseri’de birkaç sene önce komşusu olan 4 tane çocuğa tecavüz ettikten sonra onları öldüren sapığı hatırlayın.
Özgecan’ı hatırlayın. Daha kaç tane saymam gerekiyor bilmiyorum; ama burada sayfalar dolusu ismi saysam bile toplum nezdinde en ufak bir hareketlenmeyi sağlayamayacağımı da bilmekteyim. Neden toplum içerisinde çıkan bazı insan dışı varlıklar tarafından Irmak’larımız, Özgecan’lar öldürülürken, toplum bunlara bir karşılık vermiyor. Neden herkes susuyor. Sıranın kendilerine gelinceye kadar susmanın kimseye fayda getirmediğinin neden bilincine varılmıyor.
Size çarpıcı bir örnek sunmak istiyorum. Arjantin’de geçen haftalarda bütün ülkeyi etkisi altına alan kitlesel eylemlere vardı. Bu eylemelere kadınlar ağırlıklı olmak üzere milyonlarca erkek de katıldı. Neydi bu eylemlerin amacı? Bu eylemelerin amacı, henüz 16 yaşında olan bir kız çocuğuna tecavüz edilerek vahşi bir şekilde öldürülmesine duyulan tepkiydi. Arjantin dediğimiz ülke gelişmişlik endeksinde ve sosyal toplum hayatı endeksinde bizden geride kabul ettiğimiz bir ülke olmasına rağmen, bir toplumsal vahşet durumunda bize ders verir gibi ülkede kitlesel eylem başlatılmaktadır. Bundan ders alır mıyız? Pek sanmıyorum ve umudum da yok.
Yazımın başlığında, “IRMAK’larımız Tek Tek Kurutulurken” ifadesini kullanmamın sebebine gelince. Her geçen gün bu tür utanç verici olaylar meydana gelirken, ne bir yetkilin ciddi bir icraatini görmekteyiz ne de toplumsal refleksin ortaya çıktığını görmekteyiz. Yani birilerinin yaptığı kötülükler sanki onlara kar kalıyor izlenimi uyanmaktadır. Bu da geleceğimiz açısından bizlerde bir güven bunalımı yaşatmakta ve yaşatmaya da devam edecektir. Bir konuda ne olursa olsun artık oturup düşünmemiz gerekmektedir. Geminin neresinde olursak olalım, ne tarafında oturuyorsak olalım, gemi en küçük yerinden bile su alıyorsa o bizi bir gün bulacaktır.
Bütün ülke aynı gemideyiz ve ne olursa olsun bireysel değil kolektif hareket etmeliyiz. İnşaallah Irmak bu konuda yaşadığımız son olay olur; ama inanın içimizde bu konuda ülkemize olan inancımızı her geçen gün yitirmekteyiz. Bu konu ile ilgili yazımı ünlü edebiyatçı ve toplum bilimcimiz Nurettin Topçu’nun sözleri ile bitirmek istiyorum:
“ Adeta yapayalnızım, boşlukta ve adeta etrafımdakilerden başka bir dünyadayım. İnsanın düşkünlüğünü,sefaletini bilirdim ama ruh sefaletinin bu kadar karanlığını görmemiştim. İnsan diye emek verdiklerimin hemen hepsi de ruh ve mana gerçeğine yabancı, menfaat kölesi birtakım haşerelermiş. Ahlaksızlığın denizi olan bu coğrafyayı yaşadıkça tanıyorum. Burada insanlığı fenerle arayanlar yanılmamışlar. Müslümanız diyen, insan yığını yok mu? Onlar bu coğrafyanın en aşağılık tabakasını teşkil ediyor. Müslüman yaşanan şekli ile müslüman coğrafyayı bitirmiş. Buraya artık ne ilim girer, ne ahlak, ne de Allah uzanır buralara. Bunların her şeyi bırakıp insanlık devrine girmeleri lazım.”