Öncelikle bu konuyu hem hukuki açıdan hem de vicdani açıdan değerlendirmek zorundayız. Ayrıca ifade etmek gerekir ki ortada bir kavram hatası bulunmaktadır. İdam bir ceza değil, infaz şeklidir. Örneğin ABD ‘nin bazı eyaletlerinde zehirli iğne kullanılmakta iken İran da sıklıkla darağacı ile ölüm cezaları infaz edilmektedir.
Ölüm cezası yarın mecliste kabul edilse bile Irmak’ın katili idam cezası alamaz.
Türkiye’nin içerisinde yer aldığı uluslararası hukuk düzeninde suç ve ceza geriye yürümez. İşlediğiniz bir suç hakkında o dönemde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre yargılanırsınız. Aksine yapılacak bir düzenleme hukuk sistemimizin temellerini yerinden oynatacaktır.
AB ile müzakere sürecinin sonu olur mu?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2002 tarihli 13 numaralı ek protokolüne göre hem barış hem de savaş ödemlerinde ölüm cezası yasaklamıştır. Ülkemizde ölüm cezası en son 1984 yılında uygulanmıştır ve AİHS 13 numaralı ek belgesi 2004 yılında imzalanarak ulusal mevzuatımızdan çıkartılmıştır. Aksine bir düzenleme ile Ölüm cezasının yargı sistemimize dâhil etmemiz, mükerrer defa AB tarafından da dile getirildiği üzere, yıllardır dâhil olmaya çalıştığımız AB müzakere sürecinin sonu olur mu?
Geçmişte çok acı tecrübeler yaşanmıştır
İzmir havalimanına her gidişimde, Türkiye’nin önde gelen Anayasa hukukçularından olan Erdal hocamın sözleri hep aklıma düşer. Şimdilerde sokaklardan bile isimi sökülen memleketlimin, söz yazarı Teoman gibi bende,17 yaş halini hep merak etmişimdir. Bu liste bir sizden bir bizden diyenlerle uzar gider. Ayrıca bu cezanın infazının geri dönüşünün olmayışı ve hangi suçlar için geçerli olacağı konusunda ki tereddütler ise ayrı bir inceleme konusudur. Sonuç olarak ise zor ama imkânsız olmayan birtakım değişiklikler gerektirmektedir.
Darağacını önce kendi vicdanlarımızda kurmak lazım
Demokrasi, milli irade, hukukun üstünlüğü, hakkaniyet gibi konular yüzyıllar içerisinde verilen mücadeleler ile günümüz niteliğine kavuşmuştur. Daha 20 yy başlarında bile kralın bir sözü ile kurulan idam mangalarından bağımsız ve tarafsız yargılamaya uzanan bir koşudur bu mücadele.
Öncelikle kadınlara ve çocuklara karşı yaptığımız kendi hatalarımızı irdeleyip yorum ve eleştiride bulunmak elzemdir. Sen çekirdek ailende bile bu değerlere sahip çıkmazsan, şiddet gösterirsen, sokakta yanından geçen kadına rahatsızlık verirsen böylesine acı olaylarda verdiğin tepkinin hiçbir samimiyeti ve inandırıcılığı kalmaz.
Hiçbir güç vicdanımızın darağacının önüne geçemez…