Manisa’nın nüfus yoğunluğu bakımından Yunus Emre, Şehzadeler, Akhisar, Turgutlu, Salihli ve Gördes’in ardından 7’nci büyük ilçesi olan tarihi, turistik ve coğrafi güzellikleri ile dikkat çeken Alaşehir’in geçmişi ise binlerce yıl öncesine kadar uzandığı belirtildi. Bergama Kralının kardeşi Attalos Philadelphos tarafından kurulan ve ilk ismi "Kardeşseverlik" anlamındaki Philadelphia olan Alaşehir’in tarih boyunca üç defa isminin değiştirildiğini belirten Salihli Turizm Derneği Onursal başkanı Araştırmacı Yazar Mustafa Uçar, Bölgenin gerek Hıristiyanlar gerek Museviler tarafından önem arz ettiğini söyledi.
“Alaşehir’in ismi tarih boyunca üç defa değişti” Alaşehir’in M.Ö. 150-138 yılları arasında Bergama Kralının kardeşi Attalos Philadelphos tarafından kurulduğunu belirten Salihli Turizm Derneği Onursal Başkanı Araştırmacı Yazar Mustafa Uçar, “Alaşehir’in ilk ismi Kardeşseverlik anlamındaki Philadelphia’dır. Bergama krallığı dönemindeki önemini Romalılar döneminde de koruyan Philedelphia, Romalıların Anadolu’daki en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Romalılar döneminde daha da gelişen Philedelphia ismi değiştirilerek Neo Kayzerya oldu. M.S. 40 yıllarında şehir Hıristiyanlığı kabul etti ve bu tarihten itibaren dini açıdan da önem kazanmaya başlamıştır. Hıristiyanlığın teşkilatlanıp, yayılma çalışmalarının sürdürüldüğü ilk yedi kentten biri olarak ün yapmıştır. Philedelphia adı, günümüzde özellikle bu bakımdan hatırlanır. Bizans’ın da önemli bir askeri üssü olmuş ve bu yüzden birçok saldırıya maruz kalmıştır" dedi.
“Yıldırım Bayezıd Han ’Ne ala şehir’ diyerek isim babalığı yapmış” Şehri çevreleyen sağlam surların savunmada önemli bir etken olduğunu belirten Uçar, "Bu dönemlere ait birçok tarihi eser bulunmakta; ancak bölgenin birinci derecede deprem kuşağında olması nedeniyle birçok eser zaman içinde yıkılmış ve toprak altında kalmıştır. Tarih boyunca Bizanslılar ile Türkler arasında el değiştirme ile sonuçlanan savaşlar sonucunda Alaşehir 1389 yılında Yıldırım Bayezid tarafından kesin olarak Türk topraklarına katılmıştır. Araştırmacılara göre, o tarihte Yıldırım Bayezıd yüksek bir tepeden şehre bakarak ’Ne ala şehir’ diyerek ilçenin Türkçe isim babalığını yapmıştır. Bir başka araştırmacıya göre ise şehrin etrafını çevreleyen surlarda kullanılan taşların siyah ve beyaz renkte olması dolayısıyla surların ala bir görünüme bürünmesi üzerine şehre bu ad verilmiştir ”dedi. “Bölge gerek hristiyanlar gerek museviler açısından çok önemli” Bölgenin gerek Hıristiyanlar gerek Museviler açısından önem arz ettiğini dile getiren Salihli Turizm Derneği Onursal Başkanı Araştırmacı Yazar Mustafa Uçar şöyle konuştu, “M.Ö. 250 yıllarında iki bin hane yaklaşık 10 bin kişi Selebkoslar tarafından Sardis Merkezli bölgeye yerleştirilmişler. Örneğin Sardis Gyamnasium alanında bulunan Sinagog dünyanın 3. Musevi tapınağıdır. 7 önemli kiliseden biri Alaşehir’de bulunan Saint Jean Kilisesidir. Biz, Manisa olarak İnanç Turizmi açısından şanslıyız. Çünkü Hıristiyan hacı adaylarının gezdiği önemli kiliselerden üçü Manisa Büyükşehir sınırları içerisinde yer almaktadır.Özellikle tur operatörleri bu bölgelerde gezi düzenlemektedir. Alaşehir’e gelen konuklar Saint Jean Kilisesi, hemen yakınındaki yeni restore edilen Kurşunlu hanı gezmektedir. Büyük depremler sonucu toprak altında kalan o muhteşem şehir ne yazık ki profesyonelce kazı çalışmaları yapılmadığı için gün yüzüne çıkarılamamış. Toptepe mevkisinde tiyatrosu ve agorası ile o muhteşem şehir gün ışığına çıkarılacağı günü bekliyor. Oysa bugün Amerika’da Philadephia kenti ile 7 Sardis kasabası var. Bu kenti ve kasabaları kuranlar Alaşehir’den Amerika’ya göç eden Museviler olmuştur." “Osmanlı imparatorluğu döneminde de önemli eserler yapıldı” Alaşehir’in Osmanlı İmparatorluğu döneminde de önemli bir yerleşim merkezi olduğunu belirten Salihli Turizm Derneği Onursal Başkanı Araştırmacı-Yazar Mustafa Uçar,”1389 yılında Yıldırım Bayezid tarafından kesin olarak Türk topraklarına katılan Alaşehir’e Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yıldırım Bayezid Camisi, Şeyh Sinan Camisi ve Kurşunlu han gibi pek çok eser yapılmış. Kurtuluş savaşı sırasında çıkarılan büyük yangında şehir tamamen yandığı için Yıldırım Bayezid Camisi de hasar gördü. Yangın sonrası yeniden yapılan Yıldırım Bayezid Camisi eski mimari özelliğinden hiçbir eser yok. Dağ eteği kıyısında olduğu için Şeyh Sinan Camisi yangından kurtarılan ve ayakta kalan tek eserdir ”dedi. “Alaşehir’de depremin izleri daha yoğundur” Alaşehir’de depremin izleri daha yoğun olduğunu belirten Salihli Turizm Derneği Onursal Başkanı ve Araştırmacı Yazar Mustafa Uçar,” Ben deprem uzmanı değilim ama bölgemizin birinci derece deprem kuşağında yer aldığı gerçek. Tarih boyunca bu bölgede 300 yılda bir büyük yıkım yapan depremlerin kayıtları tarihçiler tarafından ortaya konmaktadır. Özellikle milattan sonra 17 yılında Manisa ve çevresinde meydana gelen depremlerde dönemin 15 büyük kenti yerle bir olmuş ve çok büyük bir yıkım yaşanmış. Korkunç deprem in sarsıntısı philedelphiada yıllar sonra bile hissedilimiş, şehir büyük hasar görmüştür. Diğer yerlere göre; buradaki deprem izleri daha yoğundur. St. Jean kilisesinden günümüze çok az kalıntı kalmıştır. St. Jean Kilisesi’nin Mimari Yapısı Philedelphia da (Alaşehir) yer sarsıntılarından çok tahrip olmuştur. Bu kent de I.S. 17. ve 23. yüzyıllarda yıkılmış ancak Roma İmparatoru Tiberius tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kilise meydana gelen çok sayıdaki sarsıntının etkisiyle zarar görüp tarihsel süreç içinde çatısı tamamen yıkılıp yok olmuştur. Altı paye (fil ayağı ) üzerine kurulan yapıtın bugün sadece üç tanesi ayakta kalmıştır. Payelerin 5 metre yüksekliğindeki fresk havari porteleri tahrişler nedeniyle zor görülmektedir. Doğuya düşen paye duvarında Meryem ana önünde ayin yapan bir grubun renkli tablosu da yine tahrişler nedeniyle zor seçilebilmektedir. Kilise günümüzde zaman zaman restore edilmektedir. En son Alaşehir İlçesi'nde 28 Mart 1969’da 6,5 büyüklüğünde 8 şiddetinde bir deprem yaşandı. Bu depremde 50 vatandaşımız can vermişti. Deprem üretme potansiyeline sahip Gediz Grabeni içerisinde yer alan Manisa ve İlçelerinde; 1965 Salihli (5,8), 1969 Demirci (6,1) 1969 Alaşehir (6,5) ve 1970 Demirci (5,7) depremlerinde can ve mal kayıpları yaşandığı ise hala hatıralarda. Türkiye’nin her yeri faylarla kırılmış durumda. Her yerde bu önlemleri almak durumundayız. Sürekli 'Ne zaman deprem olacak?' sorusu soruluyor. Ne zaman olacağının bir önemi yok. Buna hazırlıklı olup olmadığımızın sorulması lazım. Ne zaman olacağını bilerek belki canımızı kurtarabiliriz ama çok ciddi maddi kayıplarımız olur. Belediyelerimize çok büyük görevler düşüyor. Belediyeler, kanunda da belirtildiği üzere tüm afetlere karşı önlem almakla yükümlüdür. Binalar yapılırken kontrollerin çok iyi yapılması gerekiyor. Deprem olasılığı bu kadar yüksek iken vakit geçirmeden bir an önce önlem almamız gerekiyor" dedi.

